top of page

REBECCA HORN


Yaptığı işler, film, senaryo, heykel gibi enstalasyon ve hareketli çalışmalar.


Sanatınız ne zaman başladı?

Performansla başladı. Sonra sinema filmlerine geçtim. Objenin benim için önemli olduğu zamanlardı. Film adı, Dans ustası ve masanın tango yaptığı bir film idi. Bu obje kadın ve erkeğin yalnızlığını temsil ediyor.


Yalnızlık işlerinizin temel motifi mi?

Yalnızlığı içerisinde fanteziler kuran kadını anlatıyorum.


Otobiyografi mi?

Enstalasyonlarında kullandığı piyano anarşi ile ilgili… Piyano bunu üstleniyor. Piyano çalan yok. Sosyal hayatın gerçekliğini inkâr ediyor. Anarşiyi fantezide tutuyor ve gerçek Rebecca Horn, Anarşi İçin Konser,1990 hayatı inkâr ediyor.



Performanslarında obje kullanmadan önce vücudumu kullandım. Vücut ve mekân ile ilgili idi.

Uzun eldivenlerle yaptığım işte duvara dokunabiliyorum. Mekânla vücudum arasındaki birleşmeyi hissediyorum.


Abramoviç gibi devamlı performanslara devam etmediniz!

Çünkü görmekle hissetmek ayrı şeydi. Seyreden hissedebiliyordu. Tarihsel mekanlarda gösteri yapmaya başladım. Kendi geçmişi olan heykeller yerleştirdim. (Naziler tarafından yıkılmış bir kalenin içinde bir kuyu ve bu kuyuya belli aralıklarla düşen su tanecikleri… Mekânın tarihi, kendi tarihimiz, nesnenin tarihi, damlanın düşme süreci ve o an)


Sanat sürecine nasıl başlıyorsunuz?

Korfez savaşı sırasında bir sergi yaptım. Medya senaryoları ile ilgili idi. Çekirge korosu isimli işimde 40 tane daktilo tavana asılı ve hepsi çalışıyordu. Diğer oda boştu. 3. odada ise 4000 tane şarap kadehi duruyordu. Küçük tahta dayanaklar üzerinde idi ve titreşimden bazıları kırılıyordu.


Sanat sanat için düşüncesi önemli mi?

İlgilendirmiyor. 1960’dan bu yana öğrenciyim. Dünyanın olumlu olarak değişeceğine inanıyorduk. Şimdi hayal kırıklığı içerisindeyiz.

Sanatçılar bu durum karşısında ne yapabilir?

Dünyanın her yerinde buluşma noktaları oluşturuyorum. Umutlar için uzay istasyonları gibi.

R.Horn, Çekirgelerin Korosu, 1991


Nerede yangın varsa ben ordayım. Ateşi söndüren kişi değil, ateşi yakan kişi olmak istiyorum.

Buster Keaton için bir iş yapmış; Buster’n yatak odası…Görme duyusu ile kavgası anlatılıyormuş. Gözün görme için ne kadar fasatları olduğu anlatılıyor. Filmin başında çölde deli gibi giden bir araba görüyorsun. Nirvana evine giderken kör olarak arabayı sürüyor. Çünkü gözleri mavi bir eşarpla örtülü… (Buster alkolizm yüzünden deliler evine kapatılmış ve her şeyi mavi görüyormuş) bu durum fantezilerimizin görsel dünyası imiş…

Objeye olan hayranlık ön plana çıkıyor. Görsel ve gerçek olanı ön plana çıkarıyor. Yan koltuktaki Buster’in fotoğrafı ise aynaya bakıyor. Aynada gördüğü gerçeklerdir.

(Yani filmi yapanın bakışı, gözü bağlı sürücünün görüşü, Buster’in bakışı ve aynadaki görüntüsü ve bir de biz izleyicinin bakışı…. Görmenin fasatları)

Filmin son sahnesinde, Nirvana evindeki insanlara dürbün veriliyor. Boğulmakta olan bir kadına bakıyorlar... Kapalı gözle dürbün arasında bir gerilim yaratıyor. Gözlerin kapalı olursa dünyayı sadece içe bakışla

algılayabiliyoruz. Dürbünle aynı zamanda dış dünya ile mesafe oluşuyor. Dürbünle, boğulan kadına baktığında R. Horn, Zaman Geçiyor, 1990


yakında görüyorsun ama bir şey yapamıyorsun. Erken dönem işlerimde bu görme mesafesini yok etmeye çalışıyor. Parmaklarımı eldivenle uzatarak mesafeyi yok etmeye çalışıyordum. Mantıklı bir şey… Dünya ile bir olmak ve zafer kazanmış

oluyorsun.


Dürbünler ise işlerimin ana temelini oluşturuyor.15 dürbün tavandan aşağı sarkıyor. Ve sallanıyorlar...Odaya girdiğinizde röntgenci tarafından gözetleniyormuş hissine kapılıyorsun.

Güçlü bir enstrüman.

Medusa’nın bakışı paralize eden bir bakış gibi. Medusa gözleriyle öldürür. Apollon’un gözü güneştir. Güneşe çok bakarsan öldürür. Mitolojide bu Argos’tur.

Sinemada ise, medusa sizsiniz. Sinemada göz ve kulaktan oluşan bir medusa durumunda oluyorsun. Bir tabanca da bu etkiyi yapar. Tek bir göz haline gelir. Göz bir hırsızdır. Göz bir erotik enstrümandır. Göz öldürür.

Öbür taraftan kulak da aynı… Kulak R. Horn’da bir tutkudur. Eğer bir şey duyarsan sadece bakmazsın, kulağınla da eğilirsin.


R.Horn , gözlem-duyuş ve hissedişe yönelik çalışmaları bir bilim adamı gibi araştırıyor.


Paul Valery; Her sanat çalışması bir fikir- malzeme hareket birliğinin arzusundan oluşur.





Kaynak: http://dani-ecki.com/resources-2/

2 görüntüleme0 yorum

Son Paylaşımlar

Hepsini Gör

OMPHALOS

bottom of page