Arte Povera, Yoksul Sanat
Güncelleme tarihi: 4 Şub 2022

İtalya'da 1960'ların sonlarında sanatçılar yalnızca resmî, endüstri ve kültür kurumlarına karşı çıkmakla kalmayıp, sanatın bireysel bir ifade olarak varolmasının etik bir nedeni olup olmadığını da soruşturmaya başlamıştı. Düşünsel ve tasarımsaldan kaçınarak, doğanın, yaşamın ve davranışların temellerine ulaşmayı hedefleyen bu sanatçılar, sanat nesnesi yerine, yaşam koşullarına verdikleri önemle yalnızca gerçek olanı duyumsamak, bilmek ve ortaya koymak istediler. Yoksul Sanat bir akım olarak ilk kez 1967'de, Giovanni Anselmo, Alighiero Boetti, Jannis Kounellis, Mario Merz, Michelangelo Pistoletto, Emilio Prini ve Gilberto Zoria'nın Cenova'da katıldığı bir sergide ortaya çıktı.
Topluluğun sözcüsü ve sergi düzenleyicisi Germano Celant, olagelen sanat pazarından ve kurulu güç dengelerinden bağımsız bir sanatı savunuyordu. Celant, sanatçıların, doğa öğelerini vurgulayan, yargılayan ya da değiştiren imgeler yaratan birer ressam ya da heykelci olarak çalışmaları yerine, doğal öğelerle ilişkiye geçip, onların bir parçası olmaları gerektiğini öne sürüyordu. Sanatın, yaşam sanatını öğrenmek için deneysel bir durum işlevi gördüğü inancını John Cage'le de paylaşan Celant, sanatçıların, kendi doğal hareketlerini, belleklerini ve bedenlerini deneyimleyip anlayabilmeleri için, bakır, toprak, su, ırmak, kar, ateş, ot, hava, taş, elektrik, uranyum, gökyüzü, yerçekimi, ağırlık, büyümek ve yükseklik gibi yaşayan maddeleri düzenleyen bir büyücü/simyacı olması gerektiğini savunuyordu. Celant'a göre sanatçının bunu yapabilmesi için doğayı algılaması, duyumsaması, soluması, gezmesi, anlaması ve doğayla ilişkiye geçmesi zorunluydu ve kendisine zorla kabul ettirilmeye çalışılan toplumsal sistemin üstesinden ancak böyle gelebilirdi. (43)

İtalyan sanatçı Mario Merz (d.1925), sanatçının kültür ile organik dünya arasındaki aracılık işlevini gösterebilmek amacıyla, doğal öğeler ile kentsel kültürü kaynaştırmıştı. Merz bir göçer gibi farklı yerlere giderek sınırları aşmış ve çalışmalarında yerli malzemelerden yararlanarak ulusal, kültürel ya da ideolojik sınırları aşındırmıştır. 1968 tarihli Giap İglu' da görüldüğü gibi Merz, insanı dış dünyadan koruyan bir efsanevi yapı olarak temel iglu biçimini, soyut göçer kavramı ile ilişkilendirmiştir. Doğadaki sürekli değişimi simgeleyebilmek için, her sayının önceki iki sayının toplamına eşit olduğu Fibonacci dizisi biçimindeki neon ışıklarından yararlanmıştır. Merz bu sayı dizilerini 1971 tarihli İguana'da olduğu gibi, iguana, timsah ve gergedanla birleştirerek, ilk çağı dile getirmiştir. Merz çalışmalarında bütün simgelerin doğaya eşit olduğunu göstermeye çalışmıştır. (44)

Yunan sanatçı Jannis Kounellis (d. 1936), birey ile doğa arasındaki bağı irdeleyerek, sanat deneyimini daha gerçek kılmıştır. Sanatçının belki de gerçekleştirdiği en devrimci eylemi, 1969'da Roma'daki Attiko Galerisi'nde 11 canlı atı birbirinden eşit aralıklarla yan yana yerleştirmesidir.
Kounellis bu çalışmasıyla bir sanat yapıtının doğadaki her hangi bir nesneden farklı olmadığını göstermiş, ayrıca, insan yapımı yapay sanat dünyası ile doğanın organik dünyası arasındaki karşıtlığı vurgulamıştır. Sanatçı, kültür ile organik dünya arasındaki uçurum üzerine bir köprü oluşturabilmek için, çalışmalarına, ceza ve arınma ile ilişkilendirilen ateş gibi günlük yaşamın sıradan malzemelerini katmıştır.
Kounellis 1967'de gerçekleştirdiği Pamuk Heykel'de, kültürün hapsettiği doğayı, karanlık, dayanıklı ve sert çelik levhaların içine hapsettiği yumuşak ve yok olabilen beyaz pamukla simgelemiştir.



Metin Kaynak : Nancy Atakan : Arayışlar - Resim ve Heykel’de Alternatifler/ (43) Germano Celant, Art Povera, Harrison, Art in Theory...,s. 886-889. (44) Mario Merz (sergi kataloğu) Antoni Tapies Vakfı, 3 Mart-6 Haziran, 1993, Barselona
Yoksul Sanat denilince sözü edilmesi gereken diğer önemli sanatçılar ise Alighiero Boetti, Giuseppe Penone, Alberto Burri, Piero Manzoni, Michelangelo Pistoletto'dir. Boetti Arte Povera sanatçılarının geleneĝe, mantıĝa, yapısalcılıĝa ve teknolojiye karşı olmalarina raĝmen Alighiero Boetti „Mappa“ adlı işi ile gayet gelenekçi bir yaklaşımla dev bir kilim üzerine sınırlar ve nehirleri gösteren bir harita dokuttu.


Giuseppe Penone ise, bir binadan söktüĝü 8 metrelik bir latanın üzerine aĝaç formu yontarak tahtaya doĝadaki halini geri kazandırdı. Böylece doĝadan alınıp teknik bir süreçten geçirilerek, işlenenerek kereste haline gelen bir aĝacı, eski haline geri döndürmüş oldu. Böylece, Amerikalıların ve Amerikan sanatçılarının teknolojiyi adeta bir din olgusu ve vazgeçilemez bir olgu olarak kabul etmelerine karşın İtalyan sanatçılar, teknolojik işlemi tersine çevirip, tarihi süreci geri döndürerek ilkel olana ve doĝal olana geri dönmüş oldular.

Soldaki çalışma: Michelangelo Pistoletto, Venus of the rags.
Pistoletto bu işinde yüksek sanatla, alçak sanatlar arasında gerilim yaratmayı amaçlamış, Venüs elbise yığınına bakıyor, (bazı versiyonlarında bu yığın, paçavralardan oluşturulmuş) ne alçıdan yapılmış bu Venüs ne de elbise yığınları sanatçının elinden çıkma.
Aşağıdaki iki çalışma ise Mimmo Paladino'ya ait.

Arte Povera sanatçıları geleneksel tüm estetik kuralları, akılcılığı, yapısalcılığı, geleneği ve teknolojiyi reddediyor, tarihi tersine döndürerek ilkele ve doğal olanı öne çıkarıyor.
Alberto Burri’de Arte Povera sanatçılarından.. Yapıtlarının esin kaynağını, daha önceki yıllarda bir doktor olarak kanlı bandajlar ve dikilen yaralarla uğraştığı 2.Dünya Savaşı’nda edindiği deneyim oluşturmuş. Sargı bezleri ve kanlı bandajları işlerinde metafor olarak kullanmış. ”Zamanla aşınmış ve çöp olarak atılmış, yırtılmış, sökülmüş malzemeler bir araya getirilerek dikilmiş ve boyanmış.. Kullanılan malzemenin kabalığı ve yırtılmışlığı güzellik ve bozulma arasında güçlü bir gerilim yaratıyor. Sanatçının işleri, savaş sonrasında ortaya çıkan ve geleneksel kompozisyon anlayışını reddedip yeni malzemelere yönelen soyut bir sanat akımı olan serbest biçimli sanatın (art informel) felsefesini yansıtıyor.” (Kaynak :500 sanatçı, 500 sanat eseri, Yapı-endüstri merkezi Yayınları.)


Sol Yandaki resim;
Piero Manzoni’ nin Sanatçı Boku isimli eseri. Sanatçı Mayıs1961’de Milano’da yaşarken, 90 adet sanatçı boku konservesi imal etti. Her kutunun kapağı, 001 den 090 a kadar numaralanmış ve kutuların etiketlerine, İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak “içindekiler: “Sanatçı Boku, 30 gr. Net Mayıs 1961 de taze olarak hazırlanarak üretilmiştir ve konserve edilmiştir”, yazılmıştır. Piero Manzoni, Arte Povera hareketi içinde, son 20-25 yıla damgasını vuran en önemli sanatçılardan biridir, onun kağıt üzerine tek bir çizgi çizdiği ve rulo bir kartona koyduğu kağıdı, bireysel olarak yaptığı en kışkırtıcı davranışıdır.

Hemen burada Marc Quinn'i anmak gerek. Bu sanatçıyı da kendi kanını dondurarak yaptığı kendi büstü ile ünlü olmuştu. Her iki sanatçı da, daha çok kendi vücut sıvıları ile yaptıkları bu işlerle anıldılar.
Hazırlayan ve Çeviren Thomas - Dilek Birdinç Kutzli